İçimiz Şişti: Dijital Obezite
Obezite nedir?
Dünya Sağlık Örgütü, obeziteyi “sağlığı bozacak ölçüde, vücutta aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlıyor. İşte dijital obezite kavramı tam da bu noktada, saf obeziteyle aynı anlamı karşılıyor aslında. Tanımdaki aşırı yağ birikmesi kısmını “sağlığı bozacak ölçüde internette zaman geçirmenin dijital sonuçları” olarak revize ettiğimizde, dijital obezite tanımını elde ediyoruz.
Günümüzde çoğu kişinin hatta belki bunu yazan ben ve okuyan sizlerin de birtakım yeni medya rahatsızlıkları mevcut. Hepimiz günlük rutinimizde, telefon şarjlarımızı kontrol ediyor, yanımızda şarj cihazı yoksa ya da telefonumuzu şarj edemeyecek durumdaysak “ya şarjım biterse ya telefonumla olan bağlantım kesilirse?” kaygılarını yaşıyoruz. Şu an okuduğunuzda her ne kadar bu size olağan bir durum gibi gelse de bu yeni medya rahatsızlığının literatürdeki karşılığı nomofobi. Bir diğer rahatsızlık ise, siberhondrik. Siberhondrik, hasta olduğunu düşünen kişinin, hastalık belirtilerini internet ortamında arayarak kendine teşhis koyması durumudur. Aslında bakıldığında, kişiyi oldukça tehlikeli sonuçlara götürebilecek pek çok bileşene de sahip.
Dijital Obezite
Her hastalıkta olduğu gibi, kişiye obezite tanısı konabilmesi için, kişinin belli başlı semptomları gösteriyor olması gerekir. İşte obezite ve dijital obezite kavramları da tam bu noktada kesişiyor. Obezitede vücut olarak nitelendirdiğimiz yapı, dijital obezitede yerini zihne bırakıyor. Yine aynı şekilde obezitede aşırı yağ olarak nitelendirdiğimiz diğer yapının dijital obezitedeki karşılığı ise, bilgi/bildirim. Zihne aşırı bildirim yüklendiğinde kişi uyku problemleriyle genel bir yorgunlukla, eklem ve sırt ağrıları gibi fizyolojik birtakım belirtilerle karşı karşıya kalıyor.
Burada karşımıza tanıdık bir kavram daha çıkıyor. O da detoks. Obezite/ kilo sorunu yaşayan kişilerin belirli dönemlerde, belirli şekillerle detoks adı verilen bir yöntem uyguladığını biliyoruz. Peki, dijital obezite kavramında, detoks yapmak işe yarıyor mu?
Dijital detoks, süreç içerisinde tampon görevi görmekten başka bir işe yaramıyor. Çünkü kişinin telefon ya da sosyal ağlardan bir süre uzaklaşıp daha sonra tekrar onlarla uzun süreli vakit geçirmesi sorunun kendisini ortadan kaldırmıyor. Her ne seviyede olursa olsun sebebi ortadan kaldırılmamış her sonuç, bir gün mutlaka kapımızı çalıyor ve işlevsiz girişimler ile bezenmiş olay örgüsüyle karşılaşabiliyoruz. Bu noktada devreye profesyonel destekler girebilir, sürecin daha kontrollü ve amaca uygun yönetilmesini sağlayarak başarılı bir dijital detoks dönemi geçirebilirsiniz. Ayrıca sebebin de ortadan kaldırılması ile kalıcı bir çözüme de kavuşmuş olursunuz.
Dijital detoks yerine ne yapılmalı?
Organizma, denge üzerine programlıdır. Yani iniş-çıkışların sonunda, kişi dengeyi bulabilmelidir. Denge kavramı, dijital obezlik için de geçerli kılınabilmektedir. Yani sosyal medya kullanım süresi ve kullanım şekli, kişi tarafından bir dengeye oturtulabilir. Bunu bir yaşam şekli haline getirmek, kısa süreli ve verimsiz dijital detokslar yapmaktan daha etkili olacaktır.
We Are Social ve Hootsuite’in Ocak ayında yayımlanan “Digital 2020” raporuna göre;
• Dünya ortalamasına bakıldığında kullanıcıların internette geçirdiği günlük süre 6 saat 43 dakika. Türkiye’de ise internette günde ortalama 7 saat 29 dakika geçiriliyor.
Bu sayı sizce de çok fazla değil mi? Aslında burada belirleyici olan, kişilerin bu 6-7 saatlik dilimleri nasıl geçirdiğidir. Bilimsel bir makale üzerinde çalışmakla geçirilen 6-7 saatle, sadece sosyal medyada gezinmekle geçirilen 6-7 saatin verimi tabii ki bir değildir.
O halde, önemli olan, sürenin niceliksel değil, niteliksel değeridir. Önemli bir diğer nokta ise, internette geçirilen sürenin size ne hissettirdiği? Yani siz kendinizi ne zaman verimsiz, mutsuz, özgüvensiz ya da başkalarına göre yetersiz hissetmeye başlıyorsunuz? Gerçekliğinden kesin olarak emin olmadığınız o bilgiler, ne zaman sizin gününüzü olumsuz etkilemeye başlıyor?
Unutmayın, zihin bir filtre sistemiyle çalışmaktadır. Ve bu filtreye, nelerin dahil olacağını belirlemek sizin kontrolünüzde. Sadece buna uygun doğru adımları atmanıza yol gösterecek bir profesyonele başvurabilir veya kendi farkındalığınızı artıracak ek uygulamalar kullanabilirsiniz. Bugün birçoğumuzun elinde olan akıllı telefonların “ekran süresi” özelliği sayesinde hangi uygulama tiplerine günlük kaç dakika ayırdığınızı takip edebilir, günden güne aşamalı olarak azaltılmış hedeflerle dengeli bir kullanım sağlayabilirsiniz.
Görsel Kaynak: Modern photo created by benzoix – www.freepik.com